
Memuriyet
Masanın üstünde yığılı duran klasörleri tozlu raflara kaldırdı.Sümenin içine aceleyle birkaç tane kağıt sıkıştırdı.Bilgisayarını kapattı.Kalemliğine gömleğinin cebindeki kalemleri koydu.Çantasını toparladı. Mesai arkadaşlarına “ İyi akşamlar” dedikten sonra soluğu muhasebede aldı. Maaş günü nihayet gelmişti. Yorgun gözleri birden parıldadı. Sabırsızlıkla muhasebecinin işini bitirmesini beklerken ceketinden sarkan iplikleri kopardı , ceketinin dizlerinin yeni bir yama isteyip istemediğini kontrol etti.Terden alnına yapışmış saçlarını düzeltti.Kravatını gevşetti.Muhasebeci, memur adamın bordrosunu inceledikten sonra kasadan bir miktar kağıt para çıkardı.Tam maaşını uzatıyordu ki delgeçle paraların ucunu kopardı ve memur adamın eline koparılmış paraları tutuşturdu. Adam şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu. Yalnızca “ Ama… Ama…” diyebildi. Muhasebeci iki elini yana açarak “Ne yapalım !” dedi.Adam boynu bükük kapıdan çıkıp gitti.
Otomobil pazarından bin bir türlü borca girerek aldığı külüstür arabasına bindi. Akşam trafiğine karıştı. Aklından arabanın ödenmemiş senetleri teker teker geçerken birden benzin ışığı yandı ve araba durdu. “Daha sabah benzin almıştım .” diye düşündü. Araba “ Ne yapalım!” der gibi sileceklerini iki yana açtı.Adamla sanki dalga geçiyordu.Memur adam arabadan indi , sinirle kapıyı çarptı.Yoluna yürüyerek devam etti.
Cebinden telefonunu çıkardı. Karısına başından geçen bu garip olayları anlatacaktı.Tam arayacaktı ki telefonunun yarısının olmadığını fark etti.Telefonunu kaldırıma fırlattı. Dumanlar çıkan telefondan bir ses duyuldu: “ Ne yapalım sayın abonemiz , üzgünüz …”
En sonunda mahallesine gelmişti kafası iyice karışmış bahtsız memur adam. Başı öyle çok ağrıyordu ki kendini mengeneye girmiş gibi hissediyordu. Eczanenin önünden geçerken “Ağrı kesici ilaç alsam fena olmayacak .” diye düşündü. İçeri girdi, ilacın ismini söyledi.Eczacı kadın raftan aldığı ilaç kutusunu makasla kesip torbaya koydu.Adam tozutmuş gibi kendi kendine gülmeye başladı. Eczacı kadın “Ne yapalım!” dedi. Elini iki yana açtı.Adam kahkahalar atarak yoluna devam etti.
Bakkalın önünden geçerken “ Bi ufak alayım iyi gelir.” diye düşündü.Bakkaldan rakı, ekmek, karpuz istedi.Bakkal rakıyı masaya vurup kırdı. Ekmeği bıçakla kesti. Karpuzu yere attı, parçaladı.Kırık şişeyi, kesik ekmeği ve parçalanmış karpuzu torbaya koyup adama verdi.Ellerini iki yana açarak “ Ne yapalım!”dedi.
Memur adam elinde torbalar sendeleyerek evinin merdivenlerini çıktı.Hali perişandı. Zile bastı. Kapıyı karısı açtı. Kadının üzerinde sağ tarafı olmayan bir elbise vardı.İç çamaşırları gözüküyordu. Adam dudağının ucuyla sırıttı.Torbaları içeriye fırlattığı gibi karısının üstüne atladı.
Televizyonda tok sesli bir adam konuşuyordu “ Şok…Şok…Şok…Halkın Sesi’nde bu hafta devletin halktan kestiği vergiler ve maaşlardaki kesintiler masaya yatırılıyor.Sakın kaçırmayın, üzülürsünüz.” Memur Adam bu tok sesle uyuyup kaldığı koltuktan sıçrayarak uyandı. Kan ter içinde kalmıştı.Terini pijamasının koluna sildi. “ Neyse ki rüyaymış.Gece gece kızartma yedim.Dokundu herhalde.Hanım, o kadar da tembih etmişti.Gerçi rüyanın sonu fena değildi hani !” dedi.Televizyonu kapattı.Işığı söndürdü. Yatak odasına uyuklayarak gitti. Karısının yanına sırnaşık kedi gibi sokulup yattı.
Çalar saatin ötmeye başlayan gıcık sesi saatin altı buçuk olduğunu gösteriyordu memur adama. Karısıyla beraber kalktılar. Kadın kahvaltı sofrasını kurarken adam da tıraş oldu, giyindi. Kahvaltısını bitirdikten sonra karısının yanağına öpücük kondurdu. Akşama bir isteğinin olup olmadığını sordu. Kadın maaş günü olduğu için sevinçliydi. Adama akşam rakı almasını söyledi. Memur adam rüyasını unutmuş olacak ki gayet rahat bir şekilde “ Tabi, alırım karıcığım” dedi.
Memur adam masada yığılı duran klasörlere gömülmeden önce muhasebeye gitti. Maaş günü nihayet gelmişti. Uykulu gözleri birden parıldadı. Sabırsızlıkla muhasebecinin işini bitirmesini beklerken ceketinden sarkan iplikleri kopardı , ceketinin dizlerinin yeni bir yama isteyip istemediğini kontrol etti.Taramayı unuttuğu saçlarını düzeltti.Kravatını bağladı.Muhasebeci, memur adamın bordrosunu inceledikten sonra kasadan bir miktar kağıt para çıkardı.Tam maaşını uzatıyordu ki delgeçle paraların ucunu kopardı ve memur adamın eline koparılmış paraları tutuşturdu. Adam şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu. Yalnızca “Ama… Ama…” diyebildi. Muhasebeci iki elini yana açarak “Ne yapalım !” dedi.Adam boynu bükük kapıdan çıkıp gitti.
İdil Demir
Kasım 2007,İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder