
Kadere emanet ettiği hayatı ile geleceğe umutsuzca bakıyordu. Kendisine ait bir dünya yaratılmamış olmasından şikayetçi olmasına rağmen yapabileceği bir şeyler olduğuna kendini inandıramıyordu. Savruk hayatların uğrak noktası olmuştu Ömür’ün kalbi.
Sanki hep aynı yerde birilerinin onu gelip bulması için bekliyordu. Sıradan bir hayat sürüyordu. Şehrin o yoğun trafiğinden herkes gibi şikayetçi oluyordu ama sadece yolculuk sıralarında. Diğer zamanlarda öyle fazla sorunlarla uğraşmak istemezdi. Tutkusuzdu yaşamı. Göle nazır küçük ama sevimli bir evi vardı, gerçi kiradaydı. Yine de başını sokacak bir evi olduğu için kendini şanslı hissediyordu. Ama şans ona bugüne kadar çok yaklaşamamıştı. Lakin savruk yaşamların, akıl almaz zamanlarda ortaya çıkması kaderinin kötü tahliller üzerine kurulu olduğu düşüncesini sokuveriyordu hemen beynine.
Akşam üstüydü, yine bu düşünce tam beynin içerisinde dolaşırken yanında oturan bayanın cümleleri ile daha bir karmaşık hal alıyordu her şey. İşinden eve dönmek üzere o hep beklediği tren istasyonun, o hep oturduğu banka oturmuştu. Öyle takıntıları vardı kendi içinde. Sıradanlığı severdi. Farklı bir şey yapma düşüncesi onu korku ile yüz yüze bırakabilirdi hemen. Kadın, trenin neden gelmediği gibi gayet basit bir soru ile konuya girmiş, Ömür ise kadının konuşmasından önce fark etmemiş olmasına rağmen konuşmaya başladığı andan itibaren bitmesini hiç istememişti. Çünkü kadın konuştukça garip bir huzur rüzgarının teninde dolaştığını hissetmişti. Sonunda kadın sustu ve Ömür,
- Merak etmeyin yaklaşık 3 dakika 28 saniye sonra burada olacak, eğer yolda bir aksilik çıkmazsa, diye cevapladı.
Cevabı gayet kesin ve net olmasına rağmen söylediği “eğer yolda bir aksilik çıkmazsa” cümlesi kadından konuşmayı devam ettirmesini ister gibiydi. Kadın bunu hissetmiş olacak ki Ömür’ün konuşmasını bitirir bitirmez hemen sözcüklerini peşi sıra sıraladı.
- Umarın dediğinizi gibi olur, çünkü yetişmem gereken çok önemli bir akşam yemeği var.
Ömür, akşam yemeğini duyduğu anda o kötü talihine küfretmeye başlamıştı bile.
Kadın ardından elini uzatarak
- Ben İlkim” dedi.
Ömür kadının dudaklarından o ismini oluşturan harflerin çıktığı andan bitene kadarki o kısacık geçen zaman dilimi içerisinde yıllardır kullandığı o harflerin böyle hoş bir isim oluşturabileceğini tahmin bile edememişti. Aslında gayet sade bir isim olmasına rağmen bu kadar abartmasının sebebi tenindeki o huzur rüzgârlarının verdiği heyecandı. Ardından şaşkınlığını üzerinden hemen atıp, elini uzatarak
- Ben de Ömür dedi.
Tenlerinin o birleştiği anı durdurmak istedi. Elini sıkarken gözlerinin içine sıcacık baktı, Ömür. İlkim bu durum karşısında şaşkınlığını gizleyemedi, çünkü Ömür o kadar uzun tutmuştu elini ve o kadar uzun süredir bakıyordu ki İlkim’in gözlerine elini kaçırmak için küçük bir hamle yaptığında Ömür hemen kendine geldi. Tam o sırada trenin geliş sesi rayların yardımıyla uzaklardan duyulmaya başlamıştı. Ömür durumun farkına vardığı anda yüzünde ufak çapta bir kızarlık oluştu. Ardından durumu toparlamak için,
- Tanıştığıma memnun oldum İlkim Hanım, ben de Ömür. Bakın tren de tam dediğim saatte geldi.
İşte o anda içinden yıllardır geç kaldığında sinirlendiği, neden hep beni bulur bu geç kalmalar dediğini hatırladı birden. Ve bu sefer neye, neden sitem duyacağını bulamadı.
- Evet, gerçekten çok dakiksiniz. Sanırım uzun zamandır bu trenle gelip gidiyorsunuz?
Diye soru eklemeyi de ihmal etmedi, İlkim. Ve o anda birlikte trene bindiler.Ömür tren kalkarken sanki yıllardır bu soruyu beklermişçesine anlatmaya başladı.
- Aslında bakarsanız uzun zamandır kullandığım doğru bu mereti.” dedi Ömür. Sanki kullandığının kötü bir alışkanlıkmış gibi anlatması dikkatini çekti, İlkim’in.
Ardından devam etti.
- Okula gelip giderken öyle pek yol güzergahını değiştirmeyi sevmem. Zaten başka da bir seçeneğim yok. Asıl benim aklıma takılan yıllardır bu treni kullanmama rağmen sizin kadar zarif bir hanımefendiye nasıl olurda rastlamam.
Öyle heyecanla söylemişti ki bu cümleleri kendi bile kendine hayret ediyordu. O anda yüzüne bakmak istedi, Ömür… Ama gözlerini İlkim’den alamıyordu. Bu cümle karşısında nasıl bir karşılık geleceğini hiç düşünmeden, sanki yıllardır içinde biriktirdiği özünü dışarı kusar gibiydi.
İlkim böyle bir iltifatı beklemiyordu açıkçası. Ne demesi gerektiğini düşünmeden birden
- Aslına bakarsanız pek sık kullanmam bu treni, bu akşam annemin doğum günü, akşam yemeğine geç kalmamak için treni kullanmak istedim.
İşte harika bir cevapla karşı karşıya kalmıştı, Ömür. Akşam yemeğinin bir sevgiliyle olabilme ihtimali en önde geliyordu çünkü. Diğer ihtimalleri sıraya bile koymamıştı ki. Ancak yine de emin olamıyordu İlkim’ in hayatında birilerinin olmadığına. Bunu öğrenmek için yeterli zamanı olmadığını düşünüyordu. Baksana iltifatın karşılığını bile hala alamamıştı. Ne söylemem gerekiyor acaba diye düşünürken içinden o anda İlkim’ in gözlerinde takıldı gözleri…
İlkim, o anda yaşadığı heyecanın annesinin doğum gününü kutlayacak olması mı yoksa Ömür ile tanışması mı olduğunun tereddüdü içine girmişti bile. Gözleri yoldaki trafiğe takıldı. İnanılmaz bir yoğun bir trafik vardı. Ve “iyi ki de treni kullanmışım.” diye içinde iç geçirdi. Bir de Ömür ile tanışması vardı tabii ki, trene teşekkürler ediyordu sanki duruşu ile ( nasıl duruyordu? Trene bindiklerinde ayaktamıydılar,yoksa oturacak bir yer mi buldular? )…
- Treni kullanmakla çok akıllıca bir tercih yapmışsınız. Şu trafiği görüyor musunuz? Diye vücut diliyle dışarı gösteriyordu,Ömür.
Bir çok insan için kabus olan trafik onlar için bir mutluluk kaynağıydı resmen. Zaman giderek daralıyordu. Acaba hangi durakta inecek diye düşünürken,
- Sanırım benim sıram geldi. dediği anda Yeşilköy tabelası okunmaya başlamıştı bile.
Ömür bir önce bir şeyler yapmalıydı. Onu bir daha göremeyeceğinin korkusu sardığını anda içini kalp atışları daha hızlı çarpmaya başladı. Ne yapmalıydı? Telefon numarısını istese çok mu hızlı bir giriş olurdu, yoksa mail adresini mi verseydi. Sanal alemin aşkı olmasını istemezdi İlkim’in. Öylesine sitem dolu ki aslında şu sanal alem aşklarına, kelimelerle yaşanan duygulara. Ama şuanda bunları tartışması için doğru zaman değildi. Hemen bir şeyler bulmalıydı. Çünkü durağa gelmişti tren ve kapılar açılmak üzereydi, oysa Ömür burada inmeyecekti. İlkim,
- Kal sağlıcakla, iyi akşamlar sana. Dedi ve ilk adımı atıp perondan inmişti bile. Ömürse hala bir şeyler bulma telaşındaydı. İlkim’i yeniden görmesini sağlayacak farklı bir yol bulmalıydı. Onu daha ilk tanışmada etkilemek istiyordu çünkü. Yoksa hangi kız daha ilk tanışmada bir erkeğe telefonunu verirdi ki. Verse bile o kız Ömür için ne kadar uygun olabilirdi ki. Ama İlkim’in farklı olduğunu hissetmişti daha ilk konuşmada. O yüzden öyle bir an yaşatmalıydı ki ona İlkim’de onu bir daha görmek için can atmalıydı.
- Sanırım ben de burada inmeliyim bu akşam.
Özgür Ekren
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder