
Boncukçu
Boncuklarını sıra sıra dizmiş.
Sarı, pembe, mor…
Çirkef kaldırımın üzerine, gece rengi bir örtüye.
Boncukçu…
Saat kim bilir gecenin kaçı?
Zabıtalar gitmiş, içi rahat.
Tek derdi kalabalığın dikkatini çekmek.
Zor iş doğrusu fiyakalıya fiyaka satmak.
Olsun, onunkisi çok ucuz.
Başlar bağırmaya boncukçu,
“Bir liraya boncuuuk! Hanımlar takın takıştırın!”
Sesi karışır saatçinin, parfümcünün, doncunun sesine.
Kalabalık tutar adamı.
Azgın boğa sürüsünün çaylak matadoru…
Deri ceketinin cebinden çıkarır samsun sigarasını,
Avurtları çöke çöke içine çeker sert rüzgarla paylaştığı dumanını.
İdil Demir
Kasım 2008, İzmir
Boncuklarını sıra sıra dizmiş.
Sarı, pembe, mor…
Çirkef kaldırımın üzerine, gece rengi bir örtüye.
Boncukçu…
Saat kim bilir gecenin kaçı?
Zabıtalar gitmiş, içi rahat.
Tek derdi kalabalığın dikkatini çekmek.
Zor iş doğrusu fiyakalıya fiyaka satmak.
Olsun, onunkisi çok ucuz.
Başlar bağırmaya boncukçu,
“Bir liraya boncuuuk! Hanımlar takın takıştırın!”
Sesi karışır saatçinin, parfümcünün, doncunun sesine.
Kalabalık tutar adamı.
Azgın boğa sürüsünün çaylak matadoru…
Deri ceketinin cebinden çıkarır samsun sigarasını,
Avurtları çöke çöke içine çeker sert rüzgarla paylaştığı dumanını.
İdil Demir
Kasım 2008, İzmir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder